Davut Güloğlu? BAKIN EKRANLARDA NEYE HASRET KALMIŞ ?

Davut Güloğlu? BAKIN EKRANLARDA NEYE HASRET KALMIŞ ?

Siyaset Dergisi'nde köşe yzarı olan Davut Güloğlu, son yazısında ülkemizdeki televizyon yayıncılığını ele aldı ve bu konuda da kalemini çok sivriltti.

Merhaba hem siz değerli Siyaset Dergisi okurlarına, hem de esen rüzgarlarla, yağan yağmurlarla gelişini haber veren sonbahar mevsimine?

Sıcak geçen bir yaz mevsiminden sonra yaz sezonunu kapatıp kış sezonuna merhaba diyoruz. Yazlıklardan evlerine dönenlerin ekranlara kilitlenip yeni dizilere ya da geçen sezondan takip ettikleri dizilere kavuştukları sezon başlıyor. İşte ben de bu yazımda sizlerle bu konuda dertleşmek, sizlere biraz içimi döküp rahatlamak istiyorum. Bir çok sanatçı arkadaşımın da bana katıldığını düşündüğüm fikirlerimi ,sizlerle paylaşmak istiyorum.

Televizyon, icat edildiği ilk günden beri yaşamlarımızı direkt etkileme gücüne sahip bir iletişim aracı olmuştur. Bizim çocukluğumuzda günün belli bir zaman diliminde yayın yapan televizyon, bugün 24 saat yayın yaparak izlenme süresini arttırmıştır. Öyle bir hale gelmiştir ki; izlense de izlenmese de evlerimizde neredeyse 24 saat açık kalabilmektedir. Bu iletişim aracının kişiler, aileler ve dolayısıyla toplumlar üzerindeki güçlü etkisi tartışılmaz bir gerçektir. Bu kadar çok hayatımızda varolan televizyonun, doğru kullanıldığında yararlı olduğunu bilmekle beraber ,yalnış kullanıldığında ne kadar tehlikeli olabileceğini, konularında uzman bir çok sosyoloğumuz açıkca ifade etmektedir. Eğitim ve eğlence aracı olan televizyon, nasıl olur da insanlar dolayısıyla toplumlar üzerinde bu kadar etkili olabiliyor. Tabii ki yayınlanan programların içerikleri, kurgularıdır aslında bu sinsi tehlikeye zemin hazırlayan?

Yakın bir zamanda televizyonlarımızda yayınlanan şiddet içerikli dizilerin çocuklarımız ve gençlerimiz üzerindeki etkilerini gazetelerin üçüncü sayfalarında endişeyle okuduk ve okumaktayız. Aile kavramının ,Türk toplumundaki temel unsur olması ise son zamanlardaki dizilerle yıpratılmakta ve bizler de bunu izlemekteyiz. Maalesef bizler, henüz bilinçli televizyon izlemeyi öğrenemeden, bilincimizi kaybettirecek dizilerle ve programlarla karşı karşıya kaldık. Türk gelenek ve göreneklerinde, evlenme isteğini anne ve babaya eşiğe ayakkabı çivileyerek ya da pilava kasık saplayarak anlatmaya çalışan gençlerimiz, bu tarz programlarının kapısında yatıp ''Beni evlendir, bana eş bul '' demeye başladılar. Anneleri, babaları, dedeleri, nineleri ekranlara çıkarıp çöpçatanlık yapan programların istilasına uğradık. Televizyon izleyici olan insanım, bu tarz programların katılımcısı da olarak farklı bir boyuta taşındı. İşte tam bu noktada bilincimizi kaybetmeye başladık.

Ve televizyon kanallarında rekabetin adı kondu;RATİNG... Rating savaşlarının meydan muharebesine döndüğü bu sektör de artık, programların formatını ratıng oranlarının belirlediği bir televizyonculuk anlayışıyla tanıştı. Seviyeli ve kaliteli programlara hasret kaldığımız bir döneme bana göre televizyonun karanlık dönemine girdiğimizin farkına varmamızın zamanı geldi. Tüm aile fertlerinin bir arada izlediği dizileri , müzik eğlence ve sohbet formatlı programları mumla arar olduk. Dizilerdeki ahlaksızlığın artık had safhaya ulaştığı, ahlaksızlığın boyutuna göre rating oranlarının yükseldiği bir zamanda mı yaşıyoruz artık? Televizyon kanalları,yapımcıların bu tarz yapımları kolayca pazarlayabildikleri bu tarz projeleri hayata geçirmelerini kolaylaştırdığı bir sektör mü oldu? Müzik eğlence programlarının neredeyse yok denecek kadar azaldığı bir dönemdeyiz. Şöyle bir düşünün kaç tane kaldı bu tarz programlar? Ben bir sanatçı olarak katılabileceğim bu tarz programlara hasret kaldım ve benim gibi bir çok sanatçı dostum da benimle aynı şekilde düşünüyor. Biz sanatçıların sevenleriyle buluştuğu bu programların eksikliğini biz de sevenlerimiz de fazlasıyla yaşıyoruz. Kendimizi ve eserlerimizi ifade edebileceğimiz en iyi platform olan televizyondan uzak durmamızın en büyük ve önemli sebebi şu an yaşanan ekran kirliliğidir. Biz sanatçı hassasiyetiyle tepkimizi bu şekilde ifade etmeyi seçtik.Biz de aynı hassasiyeti bu konu ile ilgili olan herkesten bekliyoruz.

UNESCO 'nun yaptığı bir araştırmaya göre dünyada en çok televizyon izleyen ikinci ülke olduğumuzu biliyor muydunuz? Yine UNESCO verilerine göre kitap,gazete okuma konusunda dünya ülkeleri sıralamasında yedinci ülke olmamız düşündürücü değil midir?

İşte bu noktada toplumumuz için televizyonun ve televizyon programlarının içeriğinin ne derece önem taşıdığına dikkat çekmek istiyorum. Özellikle özel televizyon kanallarına yapımcılara sesleniyorum. Bu ülke bugün bizim yarın çocuklarımızın olacak. Ruhen sağlıklı olan nesiller için en kolay ve yaygın eğitim aracı olan televizyonu ekran kirliliğinden koruyalım. İstikbalimizi ratinglere değil ruhen ve bedenen sağlıklı nesillere emanet edelim. Her zaman çağdaş bir toplum olabilmenin en önemli şartı olan bir gerçeği burada tekrarlamak istiyorum. EĞİTİM ŞART ! EĞİTİM HER ALANDA ŞART!

Saygılarımla

DAVUT GÜLOĞLU

www.davutguloglu.com.tr

e_mail:[email protected]

twitter:dguloglu

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.