Avukat Aslı Nur Çanakçı
AYŞE BARIM, GÜLBEN ERGEN VE MELTEM MİRALOĞLU!...
Bu hafta yazımı duruşmaların üst üste gelmesinden dolayı hafta ortasına yetiştirebildim öncelikle bunun için sabırsızlanan okurlarımdan özür dilerim.
Fakat her işte bir hayır olması durumunu yaşadık, çünkü Ayşe Barım dosyası ile alakalı yepyeni gelişmeler çıktı bu sürede. Mesele Halit Ergenç ve Rıza Kocaoğlu’nun ‘Yalan Tanıklık’ suçunun işledikleri gerekçesiyle haklarında bir dava açıldığı haberlere son dakika geçti. Aynı zamanda gerek tanık, gerekse şüpheli sıfatıyla ifade veren ünlü isimler çoğaldı.
Barım’ın gözaltına alınması sonrasında Halit Ergenç, Bergüzar Korel, Mehmet Günsür, Ceyda Düvenci, Nejat İşler, Rıza Kocaoğlu ve Nehir Erdoğan gibi ünlü isimler “tanık” sıfatıyla ifadeye çağırılmıştı. Bütün bunların sonunda Ayşe Barım’ın tutuklanma talebiyle Sulh Ceza Mahkemesi’ne sevk edildiği haberleri yankılandı. Algı yönetiminin tamamen tık alma sayısına dair yapıldığı bu acımasız internet gazeteciliği ortamında sağlıklı bilgiye ulaşmak gerçekten çok zor. Bu sebeple tutuklama talebiyle sevkin insanlara tutuklandığı duygusunu verecek şekilde haberleştirildiğini görünce kısaca ama sağlıklı olarak soruşturma evresini Ayşe Barım dosyası ve beraberinde oluşabilecek durumlar yönünden ele almak gerektiğine karar verdim. Kahveleriniz hazırsa başlıyorum.
Öncelikle Ayşe Barım şahıs olarak şikayet edilmedi. Ayşe Barım’ın ortaklarından olduğu ID danışmanlık şirketi sektörde tekelleştiği iddiası ile rekabet kurumuna şikayet edildi ve bu şikayete istinaden savcılık soruşturma başlattı.
Yani Ayşe Barım’ın tutuklanmak üzere Sulh Ceza Mahkemesine sevk edildiği soruşturma ile “TEKELLEŞME SORUŞTURMASI” tamamen farklı. Ayşe Barım’ın oyunculuk ajansının “benden 5 oyuncu daha aynı ya da başka projede oynatacaksın o zaman başrol için bu oyuncuyu oynatabilirsin” gibi dayatma sözleşmelerinin neden rekabete aykırı olduğunu daha önceki yazımda uzun uzun açıklamıştım lütfen üşenmeden okuyunuz.
Bu yazıda daha güncel gideceğim çünkü soruşturma bir iken iki oldu. Ayşe Barım ve oyuncular tanık sıfatıyla ifade verdiler evet ve bu ifadeleri rekabete aykırılık teşkil eden hususlara dair bilgileri var mı hususundaydı ancak Gezi Parkı döneminde Ayşe Barım’ın ortak açıklama yapılması, Gezi Parkı olayları sırasında kendisine bağlı oyuncuları eylemlere destek için yönlendirmesi gibi durumlar savcılık tarafından ‘Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs’ suçunun oluştuğu şüphesini düşündürmüş olabilir. Savcılık makamının bazı suçlar için re’sen (kimsenin şikayet etmesine ihtiyaç duyulmaksızın savcının talebiyle soruşturma başlaması.) soruşturma başlatma yetkisi mevcut. Devletin güvenliğine dair hususlar da re’sen soruşturmaya yetki vermekte bu durumda Ayşe Barım dosyası sulandırılmıyor bir Cumhuriyet Savcımız durumdan şüphelenip böyle bir durum var mı yok mu diye maddi gerçeği bulmak istemiş bütün mesele bundan ibaret. Bu suçtan dolayı ifadesi alındıktan sonra tutuklama isteği ile Sulh Ceza Mahkemesi’ne sevk edilmiştir çünkü Rekabet Kurumu ile alakalı olan iddiaların yaptırımı tutuklanma değil.
Tutuklama talebiyle sevk edildiği mahkemece de KORUMA TEDBİRİ olarak TUTUKLU olarak soruşturma devam edecektir. Ayşe Barım şu an Tekelleşme iddialarından değil, ‘Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs’ suçlamasıyla tutuklanmıştır. Bu tutuklama soruşturma evresinde olduğundan Ayşe Barım hukuk nezdinde hala ‘MASUM’ kabul edilir ve öyle yargılanır çünkü Sulh Ceza Mahkemesi tutuklama kararını bir ceza olarak değil TEDBİR olarak verir. Gezi Parkı soruşturması olarak manşetlerde yer alan bu soruşturmanın selametle yürümesi için oyuncularla birebir iletişime girip yönlendirme imkanını ortadan kaldırmak amacıyla mahkemenin tutuklama verdiğini tahmin ediyorum. Fakat bu tutuklama Ayşe Barım’ın ‘SUÇLU’ olduğunu göstermez. Rekabet yasağının ihlal olup olmadığı ile alakalı dosyada görevli savcının Murat Soner’in youtube platformunda yayınladığı son videoyu izlemesini özellikle isim belirtmeden kendisine gelen mailler açısından izlemesini tavsiye ederim. Ne kadar doğru bir soruşturma yürüttürdüklerini özellikle yabancı izlence platformlarında nasıl bir tekelleşme var olduğu basit internet araştırması ile dahi apaçık ortada, Murat Bey’in hazırlamış olduğu istatiksel bilgiler savcılığın ulaşabildiği ve araştırdığı bilgilerden çok daha az o su götürmez bir gerçek. Yine de Sayın Savcılık basit bir internet araması ile dahi ortaya çıkan bariz rekabet ihlalini görmezden gelmeyecektir diye umuyorum. Çünkü Murat Bey’in isimlerini vermediği oyuncu itiraf elektronik postalarına çok üzüldüm.
Gelelim ‘Yalan Tanıklık’ ne demek ve iki ünlü oyuncumuz neden bu suçlamalarla yüzleşiyor. Soruşturma aşamasında özellikle ‘Yalan Tanıklık’ ve ‘Suçluyu Kayırma’ çok benzer hükümler içeriyor. Savcılığın bu konu özelinde Yalan Tanıklık demesinin Türk Ceza Kanununda karşılığı ise 270. Maddede karşımıza çıkıyor : ‘Yetkili makamlara, gerçeğe aykırı olarak, suçu işlediğini veya suça katıldığını bildiren kimseye iki yıla kadar hapis cezası verilir’. Bu suçun üstsoy, altsoy, eş veya kardeşi cezadan kurtarmak amacıyla işlenmesi halinde; verilecek cezanın dörtte üçü indirilebileceği gibi tamamen de kaldırılabilir.’ Bu durumda savcılığın haberlere manşet olduğu gibi ‘Yalan Tanıklık’ olarak maddi gerçeği araması bize Halit Ergenç ve Rıza Kocaoğlu’nun hangi suçu işlediği ya da katıldığı yönünde beyan verdiklerini merak ettirmekte. Çünkü akla daha yatkın olan bağlı bulundukları ajansın ortaklarından Ayşe Barım’ı hakkındaki iddialardan kurtarmak amacıyla ‘Suçluyu Kayırma’ suçunu işlemiş olmaları yönündeydi. Olaya dair detaylar geldikçe yorumlama kabiliyetimiz de artacaktır nitekim TCK 270 sabit, haberlerde de işlendiği iddia olunan suç böyle geçmekte.
****************
Bir soruşturmamız daha Gülben Ergen’in Sıla Bebek için attığı tweet sebebiyle hakkındaki şikayete binaen ifadeye çağırılması. Haklı isyanını anlıyorum sadece tahminim ‘insan suretinde yaratıklar’ ifadesinin hakaret içermesi sebebiyle olabileceği yönünde. Yine de Gülben Hanım’a hak vermemek elde değil minicik bir kalbin atışını durdurana başka ne söylenebilir ki… Savcılığın halk dilinde takipsizlik, hukuki olarak kovuşturmaya gerek olmadığı kararını verdiğini müjdelemesini bekliyorum.
****************
Son olarak Adını Mahsun Kırmızıgül’ün ‘HAYAT’ adlı dizisiyle duyuran Meltem Miraloğlu hakkında yakınlarına çağrıda bulunarak yazımı bitiriyorum.
Gündeme gelen son haberler ve otostop ile seyahat ettiğine dair fotoğraflar ile akli dengesinin kendisine zarar gelmesini umursamayacak kadar kaybolduğunu anlıyoruz. Bu durumun hukuki olarak çözümü kişiyi vesayet altına almaktır. Bu genç kadının lütfen aile bireyleri başka bir ülkede olması sebebiyle bu durumu imkansız olarak değerlendirmesinler.
Meltem Hanım için vesayet davası açıp uygun bir vasi atadıktan sonra ABD’deki Türk konsolosluğu ile iletişime geçilmeli. Zaten oturma izni olmadığı hatta deport (sınır dışı etme kararı) durumunda olduğuna dair haberler de dolaşıyor. Kendisinin vesayet altında olduğu bilgisi ile konsolosluk Türkiye’ye sağlıkla ulaşmasına ardından uygun tedavi ile eskisinden bile daha sağlıklı günlere ulaşması hayal değil. Sadece bir an önce harekete geçmeleri lazım çünkü iddialar doğur ise kendisine her an zarar verebilir ve yarın çok geç olabilir.
Sevgili okuyucularım benden bu hafta da bu kadar. Hep politika için söylenir 24 saat çok uzundur diye ama magazin de asla yavaş değil. Bu yazıya başladığımda Ayşe Barım tutuklama talebiyle sevk edilmişti yazıyı bitirirken tutuklandı. Ne diyebilir ki hayat bazen hoş bazen kötü sürprizlerle dolu. Gelecek hafta gelişmelerle yine magazinin hukuki anlamda nabzını tutmaya devam edeceğiz. Sağlıkla kalın kıymetli okuyucularım.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.